11 NİSAN DÜNYA PARKİNSON
HASTALIĞI GÜNÜ
Parkinson
hastalığı sıklıkla ileri yaşlarda görülen ve ileri evrelerde sakatlığa neden
olan bir hastalıktır. Ana patoloji, bazal gangliyonların dejenerasyonudur.
Parkinson hastalığında riski artıran faktörler erkek cinsiyet, yaşlılık,
çevresel koşullar, travma, damar hastalıkları, aile öyküsü ve genetik
mutasyonlardır. Klinikte motor ve motor olmayan bulgular görülür ve tedavi
yaklaşımı semptomatiktir.
Parkinson hastalığının ana bulguları; istirahat
tremoru, hareketlerde yavaşlama, katılık, postür bozuklukları, motor donmalar
ve denge kayıplarıdır. Tanı klinik bulgulara bağlı olup, sendromu oluşturan tüm kardinal belirtilerin muayenede dikkatle tespiti gerekir.
Değişik
ülke ve ırklarda yapılmış epidemiyolojik çalışmalar hastalık prevalansının
genel popülasyonda %0,2-0,3, 55 yaş üzerinde
ise %1 civarında olduğunu göstermiştir. Seksenli yaşlarda sıklığı %3-4’e kadar
çıkabilir. Görülme sıklığı ilerleyen yaşla artmakla birlikte genç yaşlarda da
başlayabilir. Tüm hastaların %5’i 40 yaşın altındadır.
Türkiye’de yüz elli bin
civarında Parkinson hastası vardır ve artan yaşlı nüfusa bağlı olarak hastalığın
görülme sıklığının ilerleyen zamanlarda artacağı öngörülmektedir. Parkinson
hastalığı, var olan tedavilerle semptomların iyileştirilebildiği ve hastanın
yaşamını daha az engeller hale getirilebildiği tek nörodejeneratif hastalıktır.
Parkinsonda erken tedavinin hastalığın ilerlemesini geciktirmeye yardımcı
olduğu ve kaliteli yaşam süresini uzattığı yönünde bilgiler mevcuttur. Bu
nedenle toplumsal farkındalık ve bilinçlenme yaratmak adına her yıl 11 Nisan tarihi tüm dünyada “Dünya Parkinson Hastalığı Günü” olarak ilan edilmiştir
Parkinson hastalığı
sadece beyine lokalize bir hastalık değildir. Hastalığa sebep olan patoloji
öncelikle enterik sinir sistemi, alt beyin sapı ve koku yollarında ortaya çıkar.
Koku duyusu kaybı veya azalması, uyku bozuklukları ve kabızlık hastalığın erken
belirtisi olabilir. Ancak hafif başlayan ve sinsi seyreden bu bulgular çoğu
zaman kişiyi çok da rahatsız etmez ve genellikle motor semptomlarla sağlık
merkezlerine başvuruda bulunulur.
Parkinson hastalığının
tedavisinde sıklıkla oral olarak alınan levodopa içeren preparatlar ya da
dopamin agonistleri kullanılır. İlaç seçimi hastanın kliniğine, ek hastalıkların
varlığına, yaşına ve kognitif durumuna göre değişebilmektedir. İleri evre
hastalıkta ve/veya ilaç yan etkisi gibi durumlarda uygun özellikleri taşıyan
hastalarda farklı yöntemlerle uygulanan ilaçlar ve cerrahi tedaviler önerilebilir.
Bunlar apomorfin infüzyonu veya enjeksiyonu, derin beyin stimülasyonu (pil), ya
da levodopa-karbidopa intestinal jel tedavisini içerir.Kök hücre nakilleri, gen
tedavileri, aşı çalışmaları henüz araştırma aşamasındadır.
Hastalığı
tamamen iyileştirici, kesin bir tedavisinin henüz bulunmamasına karşın,
günümüzde uygulanan tedavilerle hastalık belirtilerini büyük ölçüde düzeltmekte
ve birçok hastanın yaşamını aktif bir şekilde sürdürmesini sağlayabilmektedir.
Böylece hastaların çoğu düzenli tedaviyle uzun yıllar mutlu olarak yaşarlar.
Medikal ya da
cerrahi tedavi dışında hastaların yaşam kalitesini yükseltmek için hasta ve
hastaya bakım verenlerin hareket, denge, konuşma, beslenme ve dayanışma gibi
konularda desteklenmesi gerekmektedir. Hastalığın zorluklarını aşmak için hasta, hasta yakını ve sağlık ekibi dayanışması
oldukça önemlidir.
Parkinson
hastalığında sağlıklı ve dengeli beslenme önerilir. Yemeklerin zamanı ve içeriğini ayarlamak
tedavinin daha etkin olmasını sağlar. Parkinson ilaçları alırken bazı
yiyeceklerden ve besin desteklerinden kaçınmak gerekebilir. Proteinler,
Levodopa’nın etkisini azaltabilir. Levodopanın etki etmediğini düşündüren
durumlarda protein alımının düzenlenmesi önerilir. İlaçları yemekten bir saat
önce almak molekülün daha hızlı emilimini sağlar. Dopamin agonistleri beslenme ayarlamasını gerektirmez. Bakla
levodopa içerir ancak baklanın içindeki levodopanın konsantrasyonu
bilinmemektedir. Özellikle parkinson ilaçlarıyla beraber bakla yenmesi bazı
insanlarda koma dahil olmak üzere alerjik reaksiyona sebep olabilir. Parkinson
ilaçları ile birlikte bakla yenmemelidir.Antiasit mide ilaçları ya da demir
içeren preparatlarla bir arada alınması, parkinson ilaçlarının emilimini etkileyebilir.
Hastalarda
sık görülülen kabızlık, sıvı ve lifli gıdaların tüketimini artırarak tedavi
edilebilir.
İleri
evrelerde yutma problemleri öksürme ve boğazda takılma hissi olarak kendini
gösterebilir. Bu durumda dik oturma, küçük lokmalarla yavaş yeme, gerekirse
kıvam arttırıcı tozlar önerilir.
Sabahları
olan tansiyon oynamaları ve baş dönmeleri tansiyon ilaçlarının öğlene doğru
alınması ile giderilebilir. Tansiyon düşüklüğünü sabah içilen türk kahvesi dengeleyebilir.
Parkinson hastalığında
hareket etmek ve egzersiz yapmak tedavinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Düzenli
egzersizler ilk evreden itibaren önerilir. Ancak hastalık ilerledikçe ve denge,
postür bozukluğu gelişince fizyoterapi desteği ilaç kadar önemlidir.
Parkinson
hastalarına bakmakla yükümlü kişilerin depresyon, anksiyete bozukluğu, fiziksel
hastalıklar, sosyal hayata katılmada, diğer insanlarla ilişki kurmada
zorluklar, ekonomik sıkıntılar ve iş hayatında güçlükler yaşadığı bilinmektedir.
Hastanın bakımından sorumlu olan kişilerin çok ağır bir yük altında olduğu
akıldan çıkarılmamalı, sadece hastanın değil hasta yakının da desteğe ihtiyacı
olduğu unutulmamalıdır.
Özetle;
titreme, yavaşlama, yürürken kolları sallamama, konuşmada jest ve mimiklerin
kaybı monoton konuşma, vücut duruşunun öne eğik şekil alması, ağızdan salya
sızması, yutkunma güçlüğü halsizlik, yorgunluk, ruhsal çöküntü hali
(depresyon), nedensiz sıkıntılar, kabızlık, aşırı terleme, tansiyon düşmesi, ağrı,
kas spazmları benzeri yakınmalarınız
varsa mutlaka bir Nöroloji Uzmanına başvurmanız hastalığın erken tanınmasında
ve erken tedavinin başlanmasında oldukça önemlidir.
Uz.Dr.
Özlem SELÇUK
Haseki
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Nöroloji
Kliniği
.